Kariyerin başlarında yapılan 5 stratejik hata

Danışmanlık ve eğitmenlik hayatım süresince bir çok sektörde değişik seviyedeki kişilerle çalışma ve şirketlerin İK departmanlarının nasıl çalıştığını inceleme fırsatı buldum. Gözlemlerime dayanarak bugünün yeni işe başlayanlarında gördüğüm temel hataları ele almak istiyorum. Üzerinde durduğum konular, günlük olarak yapılan yanlışardan çok, uzun vadeli olarak yapılan yanlışlara odaklı.

Aşağıda, bu yanlışları 5 temel başlıkta toplamaya çalıştım.

1- Karaktere uygun olmayan meslek seçimi:

Kişiye uygun meslek seçimi, hem bireysel mutluluk, hem de kurumsal verimlilik anlamında çok önemli. Aslında meslek seçiminin geçmişi, üniversite bölüm seçimine kadar dayanabiliyor. Maalesef, ülkemizde meslek seçiminde iyi bir yönledirme olmadığından, çoğu kişinin sevdiği işi yapmadığını görmek mümkün. Sınava girecek gençlere, hangi mesleği seçmek istiyorsun diye sorduğumda, çoğu zaman ‘puan gelsin bakarız’ cevabını alıyorum . Bu, tek başına durumu ifade etmeye yetiyor sanırım.

Üniversite bittikten sonra da bu durum devam edebiliyor. Bir çok kişi, okuldan mezun olduktan kariyer odaklı değil, iş veya şirket odaklı seçimler yapıyor. Yahut o kadar çok başvuru yapıyor ki, artık gelişigüzel her yere başvuracak ve kabul edildiği ilk yere girecek duruma gelebiliyor.

Eğer kendinizi doğru yönde hissetmiyorsanız, hiç bir zaman geç değil. Her zaman istediğiniz bir alana yönelebilirsiniz. Zor olan geçiş yapmak değil, ne istediğini bilmektir.

Kariyerin başlarında ideal seçimi yapmak zor. Ben de üniversitede fizik okumuş sonradan bölüm değiştirmiş ve iş hayatında da sevdiğim alana sonra geçiş yapmış biriyim. O yüzden, hatalı seçimler için kimsenin kendini kötü hissetmemesi gerektiğini düşünüyorum. Durum her ne olursa olsun, kariyerin başlarında yapılan hatalı seçimler ve memnuniyetsizlikler tolere edilebilir. Ancak, ilk 1-2 yıl içinde, kişinin gerçekten hangi meslekte başarılı olacağına karar verip o alana yönelmesi kritik.

✔ Kendinizi iyi hissedeceğiniz, severek çalışacağınız alanı bulun ve ona geçmek için herşeyi yapın. Değişim fazla mı cesaret gerektiriyor? İşi severek yapmanın da bir bedeli var ne yazık ki.. Önce ne istediğinize karar verin, sonra gerisi gelecektir.

2-Kısa vadeli düşünmek:

İş hayatına yeni başlayan kişilerde gözlemlediğim diğer bir husus, orta ve uzun vadeli bir kariyer planına sahip olmamaları. Genelde, iş ile kariyer birbirine karıştırılan kavramlar. Kariyer, birbiriyle bağlantılı bir çok işten oluşan, işe göre daha uzun süreli bir fırsatlar bütünüdür. Bir başka anlatımla;

İş, uzun bir yolculukta uğradığınız duraklarsa, kariyer yolculuğun tamamıdır. (GY)

Uzun vadeli mutluluk için, kişinin, hangi rotada ilerlemek istediğini ve yolculuk için yanına neler alması gerektiğini belirlemesi gerekiyor. Kısa vadeli olarak hareket etmek, nereye doğru ilerlediğini şansa bırakmak olur. Bu da, zaman içinde istenmeyen yere doğru gitmeye sebep olabilir.

Kariyer, sadece yapılan iş değil, sahip oldunan tüm donanım ve networkü de içine alır. Bu yüzden kariyer hedefini oluştururken tüm elementleri dikkate alarak, bütüncül bir yaklaşım geliştirildiğinden emin olmak gerek.

Gitmek istediğiniz yolu çizin. Buraya ulaşmanız için gerekli herşeyi hedefleyin (eğitim, sertifka, network, teknik yeterlilik vb.). Hedefinizi yazılı hale getirin. Uzun vadeli düşünün, orta vadeli planlar yapın, kısa vadeli aksiyonlar alın.

3-Basamakları hemen tırmanma arzusu:

Mesleğinde yükselmek istemek, terfi almak, daha iyi pozisyonlara gelmek herkesin istediği şeyler. Ancak, bu yükselmelerin de belirli olgunluk ve uzmanlık seviyelerilerine ulaştıkça gerçekleşiyor olmasına dikkat etmek gerek. Günümüzde, işe yeni başlayanlar, herşeyi hemen elde etmek; bulundukları pozisyonda yeterli deneyim kazanmadan bir üst pozisyona zıplamak istiyor. Bu, aslında gösterdikleri cesaret ve sorumluluk alma istekleri anlamında güzel. Ancak, istediklerini alamadıklarında ise demoralize olmaları açısından kötü.

Şirketlerin İK departmanları, hem yükselme taleplerini sınırlı tutmak, hem de çalışanları mutsuz etmemek için ara kademeler oluşturma yolunu tercih ediyor.

Yükselmeyi istemek ve bunun için çalışmak oldukça normal belki, ama bunun bir an önce olması, bazı şeyleri kaçırmaya neden olabilir. Bu bana, Adam Sandler’ın Click filmini hatırlatıyor. Hoşumuza gitmese de bazen sindirerek ilerlemek daha iyidir. Hızlı ilerlemek aynı zamanda, uzmanlaşmayı baltalayabilir.

Bir üst pozisyona yükselmek, sadece, zeka ve performans gerektirmeyip, aynı zamanda pozisyonun gerektirdiği sorumluluğu taşımayı da gerektirir. Bu da, stres yönetimi, bütçe yönetimi, ekip yönetimi, vaka tecrübesi vb. donanımları bulundurmayı gerektiriyor.

Zaman, terfi için yegane şart değil elbette, önemli olan zamanın nasıl kullanıldığı. Gerçekten bir üst pozisyonun gerektirdiklerini taşıyan birini sırf zaman için bekletmek de günümüz iş dinamizmine aykırı. Ancak, çoğu şirketin terfi politikası henüz bu kadar esnek bir tarzı yönetebilecek durumda değil maalesef.

Bir üst pozisyonun unvanını almaya değil, kariyer yolunda emin adımlarda ilerlemeye odaklanın. Uzmanlaşma ve network geliştirme konusunda derinleşin. Bir üst pozisyonun sorumluluk bilinciyle hareket edin. Pozisyonlar kendiliğinden gelecektir.

4-Öğrenme isteğinin zayıflaması:

Çoğumuz uzun yıllar okullarda kalıyoruz. Buralarda geçirilen sürenin çoğu, bilinçli olarak, kendini gelecekteki durumlara karşı yetiştirmek amaçlı değil, mecburi bir yolculuğun içinde ilerlemek şeklinde oluyor. Bu da, bir amaç için öğrenme düşüncesini öldüren bir durum.

Okulda, öğrendiklerimizden; iş hayatında, yaptıklarımızdan sınav oluruz. (GY)

Üniversitenin son yılında hemen okulu bitirip iş hayatına atılmak için bir istek duyulur. Bu gayet normal, ancak, işe başlandığında öğrenme yolculuğunun biteceğini sanmak büyük bir hata olur. Çünkü asıl öğrenme iş hayatı ile birlikte başlar. Okulda, sadece eğitim almak belki yeterli iken, iş hayatında öğrenmek yeterli olmayıp, bunları uygulamak da gerekiyor.

İnsan herşeyin fazlasından bıkar, bilgi hariç. (GY)

İş hayatında gözüme çarpan şeylerden biri de öğrenmeye karşı duyulan isteksizlik. Aslında, bilgili olmayı sevmeyen yok, fakat, bilgi edinmek için efor harcamak bazen zor geliyor. Genelde öğrenmekten çok, uygulamayı seviyoruz. Öğrenmeden iş yapıldığında da takdir edersiniz ki yeterli etkinliğe ulaşmak güç olabiliyor.

Uzun vadeli kariyer hayatında istenen başarıyı elde etmenin yolu sürekli öğrenmekten geçiyor. Yeterince öğrendiğini düşünen ve araştırma isteği zayıflamış birinin, yerinde saydığını görmek zor olmaz sanırım. Devamlı araştıran, kendisine anlatılanla yetinmeyen, çok soru soran, istekli biri her zaman bir adım önde olacaktır.

✔ Sevdiğiniz alanı bulun ve onunla ilgili herşeyi öğrenin. Bir veya bir kaç konuda uzman olun, etrafındaki diğer konularda bilgi sahibi olun. En kalıcı bilgiler, öğretirken elde edilenlerdir. Öğretmek için öğrenin.

5-Sıradanlaşmak:

Çok güzel üniversitelerin, çok güzel bölümlerinden mezun olmuş, oldukça kaliteli kişiler çalışma hayatına atılıyor. Ancak ne oluyorsa, bir süre sonra bu kişilerin, kendini geliştirmeyi bıraktıklarını, etrafındaki örneklere benzer vasat bir hal aldıklarını görmek mümkün olabiliyor.

Bu, biraz da sosyoloji ve şirket kültürü ile ilgili de bir konu. Çalışanların, aynı ortamdaki, aynı seviyedeki diğer çalışanların ortalamasına göre kendilerini ayarladıklarını söylemek mümkün. Bu süreç kendiliğinden ve zamana yayılmış bir şekilde geliştiğinden, bu durumun içindeki kişiler tarafından farkedilmesi oldukça güç.

Diğer bir durum, kişilerin farklılaşmak için pek de bir şey yapmıyor olmaları. Performans değerlendirmesinde en yüksek notları bekleyen kişilerin, aslında üretkenlik olarak ortalamanın pek de üstünde olmadığını görmek mümkün olabiliyor.

Ancak, yüksek motivasyonlu ve işine tutkuyla bağlı kişiler gerçekten fark yaratabilir. (GY)

Kişiler bazen aralarındaki etkileşim nedeniyle birbirlerinin motivasyonunu da olumsuz etkileyebiliyor. Bu durum, işteki verimin ve bireysel olarak işten alınan hazzın azalmasına neden oluyor. Takdir beklentisine odaklı dışsal motivasyon ihtiyacı, karşılanmadığında, işten soğumaya neden olabiliyor. Ta ki, kişi içsel olarak kendi motivasyonunu sağlamadıkça.

✔ Dış motivasyonu bir gereklilik değil, artı bir unsur olarak görün. Motivasyonunuzu düşüren kişilerden uzaklaşın. Size verilen görevi, üzerine kendinizden bir şeyler koyarak nasıl yapacağınızı düşünün.

________________

Burada üzerinde durduğum hatalar sadece çalışanların sorumluluk alanında değil elbette. Şirketlerin ve devletin de bu konularda atması gereken adımlar olduğu bir gerçek. Ancak, çalışanlar olarak, herkes kendi kariyerinden sorumlu olduğundan, başkalarının aksiyon almasını beklemeden harekete geçmek gerekiyor.

Bana göre nihai amaç, bireyin mutluluğudur. Bu açıdan kariyer, amaç değil, sadece bir araç olabilir.

Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Yorumlar kapatıldı.