İnsan neden değerlerinin aksine hareket eder?
Günlük hayatta veya iş hayatında eylemlerimizi gerçekleştirirken zihnimizdeki değerleri ve geçmiş tecrübelerimizi dikkate alırız. Bu değerler toplumsal, ahlaki veya kişiye has olabilir. Biriyle konuşurken de bir ticari işlemde de kısaca hemen her eylemimizde bilgi ve değerlerimizin doğrultusunda hareket etme eğilimindeyiz.
Ne var ki, insan kimi zaman bu değerlerin dışına çıkabiliyor. Örneğin, çalıştığı iş yerinde, kendisine olan güveni suistimal ederek menfaat elde etmenin yanlış olduğunu bildiği halde bunu yapabiliyor.
Peki insan nasıl oluyor da hem bir şeyin yanlış olduğuna inanıp hem de bile bile bunu yapıyor?
Bilişsel Çelişki Teorisi nedir?
Sosyal psikoloji içinde yerini alan ve Leon Festinger isimli bir sosyal psikolog tarafından ortaya atılan bu teori, insanın çelişkili durumlarla nasıl baş ettiğini anlatıyor.
Festinger teorisi ile ilgili şunu söylüyor: Bilişsel çelişki ortaya çıktığında, yani birey iki zıt biliş arasında kaldığında bir rahatsızlık hisseder ve bu uyumsuzluğu gidermek için tüm gücüyle çaba gösterir.
Örnek olarak, kişinin sigara içtiğini düşünelim. Hekimlerden veya başka kaynaklardan sigaranın zararları ile ilgili bilgi ediniyor.
Aldığı bu bilgiye uygun olarak sigara içmenin sağlığa zararlı olduğunu düşünüyor. Bu durumda kişi ya davranışını değiştirip sigarayı bırakacak ya da sigara içmenin vereceği zararları inkâr edecek, hatta sigaranın kendine yararı olduğuna dair bilgiler bulmaya çalışacaktır.
Her iki durumda da bilişleri ile eylemleri arasındaki uyumsuzluğu azaltmış olacaktır. Eğer içmeye devam etmeyi tercih ettiyse sigaranın zararları ile ilgili her türlü bilgiden kaçınmaya çalışacaktır.
Özetle, uyumsuzluğun varlığı strese neden oluyor, bu da insanı mümkünse ondan tamamen kurtulmaya; mümkün değilse, önemli ölçüde azaltmaya motive ediyor. Bu durumda olan insan bilişsel çelişkiyi azaltmak için aşağıdaki yöntemlerden birini kullanıyor:
- Davranışını değiştirmek (Artık sigara içmeyeceğim)
- Bilişini değiştirmek (Sigara içmek zararlı değil)
- Davranışıyla çelişkili olan bilişi yeniden ayarlamak (Sigaranın zararıyla ilgili haberler abartılıyor, sigara içmek beni rahatlatıyor, işim çok stresli olduğundan sigara içmem normal, sigara içmek sosyalleşmemi sağlıyor, sigara içiyorum ama spor da yapıyorum, sigara içmeyen de ölüyor bari zevk alarak yaşayayım vb.)
Dikkat ederseniz insan kendine kurduğu bu tür cümlelerle yanlış bir şeyi zihninde meşrulaştırabiliyor ve bu sayede daha az zihinsel çelişki yaşıyor.
Ancak bu meşrulaştırmalar nedeniyle zamanla irademiz zayıflıyor ve değerlerimiz erozyona uğruyor.
Peki bunun suistimalle ne ilgisi var?
Önceki yazılarımda belirtmiştim. Suistimalin altındaki nedenlerin araştırılmasında sıklıkla Suistimal Üçgeni dediğimiz unsurlar kümesi kullanılıyor. Suistimal üçgeninin üçüncü ayağı olan haklı gösterme unsurunda suistimalciler, psikolojik olarak yaptıkları suistimali kendilerine haklı gösteren birtakım nedenler ileri sürerek, kendilerini vicdani olarak rahatlatırlar.
İnsan kendi kendini ikna etmedikçe suistimale başvurması çok zordur. Diğer bir deyişle, çalma eylemi kabul gören bir eylem olmasa bile, kişi içinde bulunulan koşullar gereği eylemin kabul edilebilir olduğuna kendini inandırmalıdır.
Şirket çalışanı da mali ihtiyaçlarını gidermek ya da lüks yaşam hedefiyle şirkette bulduğu bir açığı kullanmadan önce buna benzer bir ikilem yaşar. Davranışın yanlış olacağına dair bilişi ile bu suçun işlemesi arasındaki çelişkiyi gidermeye dönük olarak kendisini haklı görmesini sağlayacak birtakım bahaneler bulur.
İnsanların bu aşamada kullandığı bazı bahaneler şunlar:
- Parayı sadece ödünç alıyordum, geri ödeyecektim.
- Bunu herkes yapıyor, kimseyi incitmiyorum.
- Daha fazla parayı hak ediyordum. Bunu zaten bana borçlular.
- Şirket için eksikliği hissedilecek, sorun olacak bir miktar değil.
- Şirket zaten etik dışı veya adil olmayan uygulamalar içinde.
Suistimalle mücadelede sadece iç kontrollerin geliştirilmesi bu nedenle yeterli değil. Şirketler, her yıl çok sayıda işlenen bu suçun arkasında yatan nedenleri iyi analiz etmeli. Her ne kadar bahane üretmesi çalışanı haklı çıkarmaya yetmese de şirketler çalışanların bahane bulmasını kolaylaştırıcı etik ve dürüstlüğe aykırı, adaletsiz uygulamalardan uzak durmalı.
Bireysel olarak da ikilemler yaşadığımızda kolay yolu seçmek yerine zor ama doğru olan yolu seçmeye gayret etmeliyiz. O an için kaybediyor gibi gelse de esasında uzun vadede irademiz güçleniyor ki bizi biz yapan budur.
Eğer sizin de zihniniz, doğru olduğuna inandığınız bir şeyi yapmaktan sizi alıkoyacak bahaneler üretmeye başlarsa, bunun sadece bir kendini kandırma olduğunu hatırlayın!